Sitemize üye olarak beğendiğiniz içerikleri favorilerinize ekleyebilir, kendi ürettiğiniz ya da internet üzerinde beğendiğiniz içerikleri sitemizin ziyaretçilerine içerik gönder seçeneği ile sunabilirsiniz.
Zaten bir üyeliğiniz mevcut mu ? Giriş yapın
Sitemize üye olarak beğendiğiniz içerikleri favorilerinize ekleyebilir, kendi ürettiğiniz ya da internet üzerinde beğendiğiniz içerikleri sitemizin ziyaretçilerine içerik gönder seçeneği ile sunabilirsiniz.
Üyelerimize Özel Tüm Opsiyonlardan Kayıt Olarak Faydalanabilirsiniz
Sürekli Glukoz Takibi (CGM): Diyabet Yönetiminde Yeni Çığır
İnsülin tedavisi, diyabetli bireylerin yaşamlarında önemli bir yer tutar. Bu tedavi, kan şekeri seviyelerini düşürerek, diyabetin ikincil komplikasyonlarını önlemeyi hedefler. Doktorlarla sürekli iletişim ve kişiye özel bir adaptasyon süreci gerektirir.
İçindekiler
Sağlıklı bir bireyde, yemek yendikten sonra kan şekeri seviyesi yükseldiğinde, pankreas artan miktarda insülin salgılar. Bu insülin salınımı, esas olarak karbonhidrat alımıyla tetiklenir. Ayrıca, çeşitli şeker ve yağ metabolizma süreçlerini düzenleyen temel bir insülin üretimi de söz konusudur.
Birçok faktör insülin ihtiyacını etkiler. Bu faktörler arasında stres, vücut hormonları, fiziksel aktiviteler ve hamilelik gibi belirli yaşam koşulları bulunur. Diğer besin bileşenleri, özellikle yağ ve protein, de insülin ihtiyacını etkileyebilir. Modern insülin preparatları ile insülin salınımının doğal süreçleri taklit edilebilir, bu da günümüzde etkili ve yan etkisi nispeten az olan bir insülin tedavisini mümkün kılar.
Kimyasal yapılarına göre insan insülinleri ve analog insülinler mevcuttur. Bu insülinlerin etken maddelerine göre ayrıldığında, uzun etkili ve kısa etkili insülinler olarak ikiye ayrılır. Ayrıca, kısa etkili bir insülin ile uzun etkili bir insülinin karışımı da kullanılmaktadır.
İnsülin bir protein maddesidir. İnsan insülininin kimyasal yapısı, insandaki doğal insüline tamamen uygundur ve adını buradan alır. Analog insülinler ise, doğal insüline göre moleküler yapısı biraz farklı olan insülinlerdir. Bu insülinler, insülin etkisinin başlangıç ve süresini etkileyebilecek biyoteknolojik yöntemlerle üretilir.
Uzun etkili insülinler, daha geç etki etmeleri ve uzun etki sürelerine sahip olmaları nedeniyle bazal insülinler, uzun etkili insülinler veya gecikmeli insülinler olarak da bilinir. Uzun etkili analog insülin verilir. Buna ek olarak, bazı durumlarda insülin pompası da kullanılabilir.
İnsülin tedavisi seçimi, hastanın yaşam tarzına, diyabetin tipine, mevcut kan şekeri kontrol seviyesine ve genel sağlık durumuna bağlıdır. Bir tedavi biçimi, bir kişi için mükemmel çalışırken, diğer bir kişi için uygun olmayabilir. Bir kişinin insülin tedavisi seçimini doktoru ve diyabet ekibiyle birlikte yapması önemlidir. Bir insülin tedavisinin başarılı olup olmadığı, genellikle kan şekeri seviyeleri ve HbA1c düzeyi ile değerlendirilir.
İnsülin, genellikle cilt altına enjekte edilir. Bunun için genellikle bir insülin kalemi veya şırınga kullanılır. İnsülin pompaları da kullanılabilir, bu durumda insülin, pompadan bir tüp ve kanül aracılığıyla verilir.
İnsülinin nerede enjekte edileceği, genellikle insülinin ne kadar hızlı emileceğini belirler. Karın bölgesi, genellikle en hızlı emilimi sağlar, ardından kol ve kalça takip eder. Bacak, genellikle en yavaş emilim hızına sahiptir.
İnsülin tedavisi, genellikle diyet ve egzersizle birlikte verilir. Karbonhidrat alımını düzenlemek ve fiziksel aktivite seviyesini artırmak, kan şekerinin düşmesine yardımcı olabilir. Ayrıca, insülin tedavisi ile birlikte düşük glikemik endeksli bir diyet, kan şekerini daha da düşürmeye yardımcı olabilir.
Her ne kadar modern insülin terapileri genellikle güvenli olsa da, her türlü ilaç tedavisinde olduğu gibi bazı yan etkileri vardır. İnsülinin en yaygın yan etkisi hipoglisemi veya düşük kan şekeri seviyeleridir. Düşük kan şekeri, kan şekeri düzeylerinin normalin altına düştüğünde ortaya çıkar. Bu durum genellikle insülinin fazla dozda verilmesi, yeterince yemek yememe veya aşırı egzersiz yapma sonucu oluşur.